Vakıf Görünümlü Anonim Tuzak: Salepçioğlu İşhanı Esnafını Adım Adım Dışlayan Sinsi Plan – 1
Yaklaşık 10 aydır özelde Salepçioğlu İşhanı, genelde ise Kemeraltı ile ilgili sürekli yazıyoruz.
İzmir’in kalbi çok ciddi bir konuda sınav veriyor.
Neler olmuştu kısaca bunu hatırlayıp devam edelim. Geçen Çarşamba (30 Nisan’da) Salepçioğlu İşhanı güçlendirme ihalesine girmiş, ihale evrağı alan 4 firmadan ikisi eksik evrak(!) ile elenmiş ve kalan iki firmadan en yüksek (% 127) veren İstanbul firması ihaleyi alması ile sonuçlanmıştı. Eksik evrak(!) gerekçesi ile elenen bir firma da esnafın kurmuş olduğu kooperatif.
İşte bu ihale gününe kadar yaklaşık 10 aydır, Salepçioğlu İşhanı esnafına Allah adına verilen sözler unutuldu, adrese teslim bir ihale kurgusu işletildi. Salepçioğlu İşhanı’nda vicdanı yaralayan senaryo, şimdi kamuoyunun huzuruna çıkıyor.
Vakıf malları, bu milletin ortak mirasıdır. Geliriyle hayır yapılır, hakkaniyet korunur, esnafın dükkanında bir çocuk çıraklıktan ustalığa yürür. Bu, Anadolu irfanının ve İslam vakıf medeniyetinin köküdür. Ancak Salepçioğlu İşhanı üzerinden yürütülen plan, ne ahlaka ne vakıf kültürüne ne de kamu vicdanına sığmaktadır.
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ: GÖRÜNMEYEN KURGUNUN GÖVDESİ
Kamuoyu aylardır Sahlepçioğlu İş Hanına yönelik Vakıflar Bölge Müdürlüğünün ve ardından Genel müdürlüğün yürütmekte ısrar ettiği ve de mükerreren ertelediği ihale sürecinin sonucunu merak ediyordu. Çünkü ertelenen ihale süreçlerinde sürekli bir “şüpheli uygulamalar”, “adrese teslim planlar”, “şeffaflıktan uzak yöntemler” ve en önemlisi Salepçioğlu İş Hanının merkezde olduğu “İzmir Yahudi Açık Hava Kültür Merkezi” planlarına hizmet eden tutumlara tanık oluyordu. Nihayet ihale sonuçlandı ve Esnafa verilen sözlerin hepsinin bir oyalama olduğu; adrese teslim sürecin işletildiği anlaşıldı. Özellikle bu son ihalede Vakıflar Genel Müdürlüğünün ihaleyi yönetme sürecindeki tutum gösterdi ki; aylardır esnaf hem oyalanmış hem de başından beri esnafın içinde olmadığı bir hedef gözetilerek süreç yönetilmiş.
Dolayısıyla bu yazının merkezinde bir kurum var: Vakıflar Genel Müdürlüğü. Ve bir isim: Sinan Aksu. Çünkü kamuoyuna “esnaf mağdur edilmeyecek, sürecin parçası olacak” denilirken de Hatta Allah adına sözler verilirken de Sinan Aksu bu sözlerin, sorumluluğun muhatabı olduğunu ifade etmişti. Ancak bugün geriye dönüp baktığımızda, esnafı adım adım saf dışı bırakan sistemli ve çok katmanlı bir planın izlerine rastlıyoruz. Yani aslında esnafa sözler verilirken de Allah şahit tutulurken de niyet ve hedefte sadece “Politika yapmak” varmış!…
İlk adımda esnafa kooperatif kur denildi, kurdu. Ardından “şu teknik özellikleri sağlayın” dendi, sağladı. Yetmedi, ihaleye girin dendi, girdi. Sonunda ise “yasal şartlar” içinde olmayan “noter onayı eksik” gibi teknik bir detayla ihaleye girilmesine izin verilmedi. Şimdi soruyoruz: Bu bir evrak hatası mıydı, yoksa planlı bir eleme miydi?
İHALELERİN ARDINDAKİ SİNSİ DÜZEN: ADRESE TESLİM SÜREÇ MİMARİSİ
Salepçioğlu İşhanı için üç kez ihale yapıldı. Her seferinde “esnaf mağdur olmasın” gerekçesiyle iptal edildiği söylendi. Ancak son ihalede gördük ki, ihalenin şartları öyle kurgulandı ki; esnaf, davet edildiği masadan evrak bahanesiyle dışarı çıkarıldı. İşte o şartlardan bazıları:
•Daha önce hiçbir vakıf ihalesinde olmadığı uzun yıllarca vakıflardan ihale ile yer alan firmalarca iddia edilen teknik detayların bu ihaleye özel şekilde eklenmesi,
•Esnafın aleyhine çalışan evrak sistematiği,
•Ve en önemlisi: Projenin arka planında yer alan kültürel dönüşüm hedefi.
KÜLTÜREL KALKINMA MASKESİ ALTINDA TEOPOLİTİK PLANCILIK
Salepçioğlu sadece bir iş hanı değil. Aynı zamanda Kemeraltı’nın tarihi belleğidir. Ancak bugün bu belleği yok edecek bir anlayışla karşı karşıyayız. Çünkü bu proje, yalnızca bir ihaleden ibaret değil; “İzmir Yahudi Açık Hava Kültür Müzesi” projesinin parçası olan derin bir kültürel ve demografik mühendislik hamlesidir.
Esnafın varlığı bu planlara “engel” olarak görüldüğü için; onları saf dışı bırakmak, sadece ticari değil, ideolojik bir zorunluluk gibi görülmüştür. Vakıflar Genel Müdürlüğü, bu planın taşıyıcısı rolünü üstlenmiş; devlet kurumlarının güvenini, milletin emanetini adrese teslim bir projeye aracı kılmıştır.
ALLAH ADINA VERİLEN SÖZLER NEREDE?
Vakıflar Genel Müdürü Sinan Aksu, 2024 sonunda İzmir’de esnafla yaptığı toplantıda, “Allah şahidim olsun, sizi bu sürecin dışında bırakmayacağım” demişti. AK Parti İzmir İl Yönetimindeki bazı isimler bu sürecin danışmanı(!) olarak esnafa rehberlik etti. Bu yazının konusu olmadığı için bu konuyu bir cümle ile ifade edip sonraki yazımızda bu danışmanlık için AK PARTİ il yönetimi tarafından görevlendirildiğini iddia eden C.D ve D.D hakkında süreçteki bütün şahitliklerimizi yazacağız. Ancak ihalenin sonucuna baktığımızda, ortada ne söz kaldı ne şahid.
Bugün esnaf, elinde eksik evrakla değil, kırık bir vicdanla ortada kaldı. Oysa mesele evrak değil, mesele niyet idi. Ve o niyet, adım adım bir planın işletilmesiyle açığa çıktı.
KAMUOYUNA AÇIK ÇAĞRI: VAKIFLAR HESAP VERMELİDİR
Şimdi kamuoyu şunu sorgulamalıdır:
•Vakıflar Genel Müdürlüğü, neden esnafı bir umutla oyaladı?
•Neden her adımda yeni şartlar konuldu?
•Neden TARKEM gibi yapıların projeleriyle paralel bir plan izlendi?
•Neden Kültür ve Turizm Bakanı’nın “otel olmayacak” sözlerine rağmen, imar değişikliği için açık kapı bırakıldı? Bakana rağmen dediğini yaptıran bu ekip kim?
Ve en önemlisi: “Allah adına verilen sözleri tutmayan kamu görevlileri hangi vebalin altındadır?”
SON SÖZ
Salepçioğlu, bu milletin alın teridir. Bu millet, vakıf mallarının otellere, fonlara, şirketlere değil; halka hizmet etmesini bekler. Bu süreçte sadece esnaf değil, devletin güvenilirliği zarar görmüştür. Çünkü milleti kandırmak, sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki ve manevi bir yıkımdır.
Bugün İzmir’in kalbinde kurulan bu “anonim tuzak”, yarın Türkiye’nin başka şehirlerinde yeni mağduriyetler doğuracaktır. Bu yüzden bu yazı bir son değil; bir soru sorma sürecinin başlangıcıdır.
Muhammed Çopur – NvarNyokİzmir – 05/05/2025