“Yıl(anın) Başı, Yalanın Başı”
İsrail İşgali ve Kemeraltı’ndaki Sessiz İskan: 2024 Yılının İki Yüzü
Yıl başına girerken önceki yılın özetini geçmek medya dünyasının geleneği oldu. Biz de bu geleneğe uyalım. Fakat biz bu yazımızda sadece iki önemli olaya dikkat çekelim.
2024, dünya ve Türkiye için derin yaralar açan olaylara sahne oldu. İsrail’in Gazze’yi yerle bir eden işgal operasyonları, yalnızca bir bölgenin değil, insanlığın vicdanını da enkaza çevirdi. Bir kez daha “İsrail Devlet Terörü” dünyanın hatırladığı zulüm örneklerine şahit oldu.
Maalesef, aynı yıl, İzmir’in tarihi Kemeraltı Çarşısı’nda da bir zulüm örneği sergilendi; üstelik bu zulmün perde arkası deşifre oldukça; İsrail’in iskan politikalarına hizmet eden karanlık şirketlerin bölgedeki yerleri satın aldığı ya da uzun yıllığına kiraladığı iddiaları ile birlikte Türkiye’nin gündemini sarstı. Bu iki olay, “yılanın başı” ve “yalanın başı” ifadeleriyle hafızalarda yer etti; biri açık işgal ve şiddeti, diğeri ise halkın güvenini sarsan, sessizce ilerleyen bir tehlikeyi temsil ediyordu.
Yılanın Başı: Gazze’de İnsanlık Onuru Yerle Bir Ediliyor
Gazze’de İsrail işgali, modern çağın en büyük insani trajedilerinden biri olarak tarihe geçti. 2024’ün Ekim ayında başlayan ve aylardır devam eden bu saldırılarda, binlerce sivil hayatını kaybetti, şehir adeta haritadan silindi. İsrail’in, masum sivillerin yaşam haklarını hiçe sayarak uyguladığı bu politikalar, dünyanın dört bir yanında protestolarla karşılandı. Ancak ne yazık ki, güçlü uluslararası tepkiler yerini sessizliğe ve yetersiz diplomatik girişimlere bıraktı.
Gazze’deki bu işgal, yalnızca bir toprak meselesi değil; insan haklarına, vicdana ve medeniyete yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırının, İsrail’in küresel stratejilerinin bir parçası olduğu ve ekonomik, kültürel alanlarda da yayılmaya çalışıldığı açıkça görülüyor. Peki, bu işgalin yankıları sadece Gazze ile mi sınırlı kalıyor?
Hayır. İsrail tüm dünyada ve her alanda “Terör” estiriyor. Yani Yılanın başı İsrail’de olsa bile bu yılan o kadar uzun bir yılan ki; dünyanın dört bir yanını sarıyor ve zehirliyor. Çoğu zaman bu yılanın dünyadaki uygulamalarda “Yalanlar”la uzadığına tanık oluyoruz. Bu yalanlardan birinin deİzmir Kemeraltı’nda Salepçioğlu İş hanına yönelik “İskanlaşma” projeksiyonunda ortaya çıktığını gözlemliyoruz.
Yalanın Başı: İzmir Kemeraltı’nda İsrail’in Gölgesi
2024 yılında Gazze’deki yıkım devam ederken, İzmir’in tarihi Kemeraltı Çarşısı’nda sessiz bir iskan (bir nevi işgal) yaşanıyor. İsrail’in iskan politikalarına hizmet eden karanlık şirketler, bölgede çeşitli yollarla yer edinme çabalarına hız verdi. Özellikle yap-işlet-devret modeliyle, tarihi mekanların uzun yıllığına kiralanması ya da yer satın alma girişimleri, bölgedeki yerli, milli ve manevi dokuyu tehdit ediyor. Bu gelişmeler, kültürel mirasımıza yönelik ciddi bir tehlike olarak karşımıza çıkıyor.
Tüm bu olaylar yaşanırken, yani İsrail himayesinde iskanlaşma projeleri mesafe alırken; Salepçioğlu İş Hanı esnafına “31 Aralık 2024 itibariyle iş hanını boşaltın!…” yazısı gelince ve ardından 30 yıllığına Turizm-Ticaret amaçlı kiralama yöntemiyle ihaleye çıkılınca; esnafta önce bir “şok” dalgası oluştu; ardından “2025 yılında size ekmek yok!…” baskısı gelince; yani esnafı hesaba katan bir proje ortaya konulmayınca; esnaf birlik içinde ekmeğine sahip çıkmak adına hukuki ve ahlaki yollara başvurdu. İşte bu süreçte bir de bakıldı ki; İşin içinde TARKEM var. Yani İsrail’in gölge oyunlarına eşlik eden bir kurum var.
Nitekim bu konuda uzun ve detaylı yazılar yazdığımız için; burada tekrarlamayacağız. Ancak süreçte birkaç defa Vakıflar Genel Müdürlüğünün esnafı muhatap alması ve bazı sözler vermesi üzerine; TARKEM konusu (unutulmamak kaydıyla) ikinci planda kaldı. Umutlar verilen sözlere odaklandı.
Ancak verdikleri “kimse mağdur edilmeyecek”sözlerine rağmen 31 Aralık geldi ve tüm esnaf kapı dışarı ediliyor. Herkes yıl başını kutlamaya hazırlanırken yaklaşık 3000 aile ferdinin geçim kaynağı ellerinden alınmış oldu ve yüzlerce aile yeni yıla ekmeğinden edilmiş olarak giriyor. Oysa bu esnaf, tarihi Kemeraltı’nın bir parçasıydı. Ancak, yetkililer tarafından verilen sözler yerine getirilmedi; esnafın mağduriyeti görmezden gelindi. Tıpkı Gazze’deki yıkım gibi, burada da halkın yaşam alanları, kültürel ve ekonomik hakları yıkıma uğratılıyor ve hiçe sayılıyor.
Yılanın Zehri ve Yalanın Gölgesi: Bağlantı Nerede?
Gazze halkı “Yılanın başı” tarafından zehirlenip öldürülüyorken; Esnaf “Yalan”larla sarılıp boğuluyor. Hadi İsrail Terörünün başı belli; peki esnafı kapı önüne koyan “Yalan rüzgarının” başı kim?
Salepçioğlu İş Hanı’ndaki ihale süreçleri ve esnafın dışlanması, halkın desteğini arkasına alması gereken yetkililerin kendi halkını mağdur ettiğini gösteriyor. Bu noktada, “yılan” ile “yalan” aynı sistemin iki farklı yüzü olarak karşımıza çıkıyor: Biri açıkça yok ederken, diğeri sessizce ele geçiriyor.
Sonuç: Tarihe ve İnsanlığa Karşı İhanet
Gazze’deki yıkım, insanlığa karşı bir suçtur. İzmir Kemeraltı’ndaki süreç ise, kültürel mirasımıza karşı yapılan bir vefaya ihanettir. İkisi de, halkın haklarını, yaşam alanlarını ve değerlerini hedef alıyor. Bu iki olay, İsrail’in küresel iskan politikalarının ve ülkemizde onlarla iş tutan karanlık yapıların/kişilerin nasıl paralel bir şekilde ilerlediğini düşündürüyor. Veya “Yalan”lar üzerine hesap yapan ve Vakıf mallarını kendi mülkü gibi kullanmak isteyenlerin varlığını gösteriyor.
2025 yılı, “yılanın başını ezmek” ve “yalana dur demek” için tarihin önemli bir dönüm noktası olabilir. Ancak bunun için Gazze’den Kemeraltı’na uzanan bu bağlantıyı anlamak ve harekete geçmek gerekiyor. İnsan hakları, adalet ve kültürel miras savunucularının artık sessiz kalma lüksü yok. Herkesin küresel emperyalizme ve İsrail’in iskan politikalarına karşı vatan, millet gibi hassas konular ile milli ve manevi değerler için kendi imkanlarınca harekete geçme zamanı geldi geçiyor bile.
Mazlumların zulümden kurtulduğu, mağduriyetlerin giderildiği ve küresel emperyalizme karşı mücadelenin başarıyla sürdüğü bir 2025 yılı temennisiyle…
Mail: [email protected]
instagram: copurrmehmet / nvarnyokizmir