Kemeraltı Siyaset-2
Vakıfların “Anonim Şirket” Anlayışı ve Salepçioğlu İşhanı Üzerine
Tarih boyunca vakıflar, toplumun manevi değerlerini koruyan, ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşan ve toplumsal adaleti sağlayan önemli bir yapı taşı olmuştur. Vakıf, sadece bir mülkün bağışı değildir; o mülkün gelirleriyle toplumun yararına işler yapmak, hayır kapıları açmak ve nesiller boyunca sürecek bir iyilik mirası bırakmaktır. Ancak bugün, vakıf anlayışının özünden uzaklaştığına ve ticari birer işletmeye dönüştüğüne bizzat tanık olmaktayız. Bu durum, sadece vakıf ruhunu zedelemekle kalmıyor, aynı zamanda toplumsal vicdanı da derinden yaralıyor. Bu günkü yazımızda Salepçioğlu İşhanı örneği üzerinden bu dönüşümü ve doğurduğu sorunları ele alacağız.
Vakıfların Tarihsel ve Dini Rolü
İslam medeniyetinde vakıflar, sadaka-i cariye anlayışının bir yansımasıdır. İnsanlar, kıyamete kadar amel defterini açık tutacak bir sistem inşa etmiş, mülklerini toplumun yararına tahsis etmiştir. Vakıflar, “sağ elin verdiğini sol elin bilmemesi” ilkesine uygun olarak mütevazı ve şeffaf bir şekilde çalışmalıdır.
Vakıf kültürünün temeli, ihtiyaç sahiplerine ulaşmak ve toplumsal faydayı sağlamaktır. Cami, bir şehrin ruhunu temsil ederken; vakfiye, o şehrin toplumsal vicdanını oluşturur. Ayrıca vakfın hizmeti kadar gelirlerinin de helal ve adil olması şarttır. Ancak bugün, bu anlayışın yerini ticari hedeflerin alması, vakıf kavramının temelini sarsmaktadır.
Vakıf Ahlakı ve Hukuku
Vakıf mallarının yönetimi, adalet, şeffaflık ve toplumsal faydaya uygun olmalıdır. Vakıf yöneticileri, sadece dünya menfaati değil, ahiret sorumluluğu da taşır. Ancak Salepçioğlu İşhanı esnafına reva görülen uygulamalar ve Türkiye’nin farklı illerindeki benzer süreçler gösteriyor ki, vakıflar artık birer anonim şirket mantığıyla hareket etmekte, toplumun ihtiyaçlarını değil, ekonomik kazançları önceliklendirmektedir.
Bu durumun, özellikle “Vakfiye Eserleri” dediğimiz tarihi kültürel miras alanında olması çok üzücüdür. Nitekim İzmir Kemeraltı Çarşısı’nda olan Salepçioğlu İşhanı gibi vakıf eserlerinde kendini daha belirgin bir şekilde göstermektedir. Vakıfların kamu yararı gözetmek adına her türlü ticari işlemde misyonuna uygun kazanımlar elde etmesi doğaldır. Ancak mülklerini yatırım araçları gibi değerlendirmesi ve esnafı birer rakam olarak görmesi, vakıf ruhunun tamamen dışına çıkıldığını göstermektedir.
Salepçioğlu İşhanı ve Esnafın Mağduriyeti
150 esnaf ve 600 çalışanın faaliyet gösterdiği Salepçioğlu İşhanı, vakıf kültürünün insana dokunan yönünü en iyi temsil eden yerlerden biriydi. Ancak vakfiyesinde ticaret için kullanılmak üzere tahsis edilen bu yerin, otel ve turizm tesisi olarak ihaleye çıkarılması, söz konusu endişelerin haklı olduğunu ispatlamaktadır.
Vakıflar Bölge Müdürü Tahir Emre Can’ın esnafa yönelik bütün tutumlarının sadece “Çıkacaksınız!” eşiğinde kalması, yalnızca bir iletişim sorunu değil, aynı zamanda vakıf kültürüne ve toplumun manevi dinamiklerine karşı herkesi üzen bir çizgide seyretmiştir. Vakıf ahlakına ve Anadolu irfanına uygun olmayan süreci yönetme tavrı, yalnızca esnafı değil, toplumsal vicdanı da yaralamaktadır. Oysa öngörülen proje vakıf ruhuna ve kamu yararına uygun ise esnafla şeffaf bir şekilde paylaşılmalı ve esnaftan katkıları istenilmeliydi. Fakat Vakıflar Genel Müdürü Sinan Aksu ve İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü, bu projede esnafın varlığını tamamen yok saymış durumda.
17 Aralık’ta yapılacak ihalede, esnafa dair tek bir kelime bile edilmemesi bunun en bariz göstergesidir. Şimdi esnaf çaresizlik içinde Sayın Sinan Aksu ve Sayın Hamza Dağ’ın ihaleye koyulacağı sözünü verdiği ek maddenin içeriğini bekliyor. Çünkü söz konusu ek maddenin esnafın mağdur olmaması yeni süreçte paydaşlığı ve iyileştirici şartların olacağı belirtilmişti. Ancak bu söz hukuki güvenceye yaslanan bir çözüm mü yoksa söz konusu planın işlemesi için “politik bir esnetme” taktiği mi olduğunu bir hafta içinde tüm Türkiye görecek ve ülke gündemi bu sözleri konuşacaktır. Esnafın mağduriyeti, bu kararların sadece ekonomik kaygılarla alınması sonucu yaşanmamıştır. Aynı zamanda tüm esnafların yaşanmışlıklarının, anılarının, hatıralarının ve toplumsal beklentilerinin vakıf ruhuna aykırı dayatmalarla aldığı yara daha da derinleşmiştir.
Vakıfların “Anonim Şirket” ve Faiz Anlayışı
Bugün, vakıfların Salepçioğlu İşhanı’na yönelik tutumu “daha rasyonel ve çoklu kazanç getireceği” iddiasıyla mağdur olan yüzlerce aileyi hiçe sayarak otel- ticarethane ihalesine çıkılıyor olması dolayısıyla sadece ticari bir kuruluş gibi hareket etmesi, kamu vicdanında ciddi sorulara yol açmaktadır. Nitekim Vakıf mallarının, anonim şirket mantığıyla yönetilmesi ve adeta yatırım fonlarına dönüştürülmesi, vakıf geleneğinin özünden uzaklaştığını göstermektedir. Buna birde Vakıf kiracılarından alınan aidatların karşılığında hizmet vermek yerine paraların “faize yatırılması” iddiaları eklenince milli ve manevi değerlerden ne kadar uzaklaşıldığının içler acısı hali ortaya tamamen çıkmakta.
Sonuç olarak Salepçioğlu İşhanı örneğinde, esnafı yok sayılarak alınan kararlar, vakıf mallarının ticari rant uğruna nasıl kullanılabileceğinin en somut örneğidir. Bu süreçte, esnafın bir Excel tablosundaki rakamlara indirgenmesi, vakıf geleneğinin insan odaklı yapısına tamamen aykırıdır. (150 kiracı şu kadar kira getirisi sağlıyor, otel olursa şu kadar getirisi var, daha çok getirisi olacak olan otele vermek için 150 esnafın çıkarılması gerekiyor gibi; ruhsuz, maneviyatız bir hesaplama)
Kemeraltı ve Türkiye Genelindeki Uygulamalar
Salepçioğlu İşhanı’ndaki bu uygulama, İzmir’e özgü bir durum değildir. Türkiye genelinde vakıf mallarının sadece ticari projelere dönüştürülmesi, % 400’lerden % 1700’lere kadar fahiş denilecek kira zamları ve bazı perde arkasında dönen dolaplar ve ahlaki, vicdani olmayan yöntemler kullanarak gerçekleştirilen tahliyelerle İzmir’den Kayseri’ye, Balıkesir’den Sivas’a, Bursa’dan Diyarbakır’a, Manisa’dan Ağrı’ya ülke genelinde pek çok benzer örnek yaşanmıştır. Buradan da anlaşılıyor ki, Türkiye’deki bütün vakıf malları bir ekip tarafından bir plan üzerine mağduriyetlere dikkat etmeksizin ticari bir rant eylem planı olarak uygulanıyor. Oysa ki Vakıf malları, milletin ortak malıdır ve bu anlayışla yönetilmelidir. Ancak bugün, vakıflar sanki foncu-yatırımcı bir şirketleşme sürecine girmiş, toplumun yararını, vakfiyelerin manevi yönünü ikinci plana atmıştır.
Şeffaflık Krizi ve Esnafa Dayatmalar
Salepçioğlu İşhanı’nın ilk ihalesinin iptali, esnaf için bir umut olmuştu. Ancak daha sonra yapılan 17 Aralık tarihli yeni ihalede sadece 1 ay sonra olmasına rağmen 30 yıllık kiralama bedellerinin (138 miyontl’den 288 milyon tl’ye) nerdeyse iki katına çıkarılması, sürecin şeffaf olmadığına dair şüpheleri artırmıştır. Bu durum, vakıfların karar alma süreçlerindeki şeffaflık eksikliğini gözler önüne sermektedir. Müşteri geldikçe, parayı veren düdüğü çalar anlayışınca kim daha çok para veriyor ise ona göre bir ihale şartnamesi hazırlanması gibi bir yola gidilmiş olması adrese teslim bir ihale sürecine girildiği izlenimi vermiş ve vicdanları yaralamıştır.
Esnaf, süreç boyunca çözüm adına hiçbir şekilde muhatap alınmamış, sadece alınan kararlar dayatılmıştır. Bu dayatmalar hem vicdani hem de hukuki açıdan büyük bir sorumluluk ve vebal doğurmuştur.
Vicdani ve Yasal Uyarı
Vakıf mallarının, sadece ekonomik kazanç amacıyla kullanılmasının ahlaki ve dini sorumluluğu göz ardı edilemez. Bu konu Dünyada hukuk önünde ahirette de Allah’ın huzurunda hesap verilmesi gereken bir konudur. Çünkü Vakıflar, toplumun vicdanını temsil eden kurumlardır. Ancak bugün, sadece ticari-foncu/yatırımcı anonim şirket mantığıyla yönetilen birer yapı haline dönüşmeleri, hem vicdanın zedelenmesine yol açmaktadır hem de bundan sorumlu olanların milli bir vebal aldıklarını göstermektedir.
Dolayısıyla esnafın mağduriyeti, sadece bir ekonomik mesele değil, aynı zamanda bir vicdan meselesidir. Vakıfların, milletin malı olan bu yerleri yönetirken, şeffaflık, adalet ve toplumsal faydayı ön planda tutması gerekir(di).
Son Söz: Vakıf Ruhunu Yaşatmak
Vakıflar, sadece maddi kazanç sağlayan yapılar değil, aynı zamanda toplumsal adaleti ve iyiliği sağlayan köklü bir geleneğin mirasçısıdır. Ancak bugün, bu ruhun yerini mağduriyetler oluşturan ticari anlayış almış durumda.
Salepçioğlu İşhanı’nda yaşanan süreç, vakıf geleneğinin korunması bir tarafa çarpık bir ticari anlayış ile nasıl yozlaştığını/yozlaştırıldığınıgösteren bir tablodur. Bu tabloyu düzeltmek hem yöneticilerin hem de toplumun sorumluluğundadır. Çünkü vakıfların amacı, insanı yüceltmek, toplumu güçlendirmek ve manevi bir mirası gelecek nesillere aktarmaktır. İşte tüm bu yaşananlar ve izlenimler çerçevesinde; ve bir hafta içinde netleşecek olan “esnaf lehine ihale teknik şartnamesine konulacak ek maddenin ahlakiliği üzere” kamu vicdanına düşen ve cevap bekleyen soru(n)lar şunlardır: