Saadet Partisi Genel Lideri Mahmut Arıkan, Ekol TV’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, 1993’te periyodun başbakanı Tansu Çiller’e yönelik eleştirisiyle eleştirdi.
Gündeme ait değerlendirmelerde bulunan Arıkan, geçmişte AKP’de, “Ne olursa olsun bir seçimi kazanırız. Sayın Cumhurbaşkanı son bir ay alanlara çıkar, mitingler yapar. Hitabet ustasıdır kendisi, burada hakkını teslim etmek gerekir. O etkileyici hitabetiyle toplumu yönlendirir” algısı olduğunu ancak 31 Mart seçimlerinde bunu yıkıldığını söyledi.
Ekonomiye ait de kıymetlendirme yapan Arıkan, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) birinci parti olma noktasına geldiğini ve ‘ekonomik kriz’in konuşulmaya başlandığını savundu.
Arıkan, “Artık ‘mızrak çuvala sığmıyor’, herkes iktisattan bahsediyor. Açlık sonunun 23 bin liralara, yoksulluk sonunun 70 bin liralara geldiği bir periyotta biz neyi tartışıyoruz? Taban fiyata yüzde yirmi mi, yüzde yirmi beş mi, yoksa yüzde otuz mu artırım yapsak?” dedi.
Arıkan kelamlarını şöyle sürdürdü:
“*Esas tartışmamız gereken şu: Neden minimum fiyat, yoksulluk hududuna denk gelmiyor? Dediğimizde ise, “Saadet Partisi de nereden çıktı, yoksulluk hududu kadar taban fiyat nasıl vereceğiz?” reaksiyonuyla karşılaşıyoruz. Fakat insanların yoksulluk sonu mertebesinde maaş alması kadar doğal bir hak olabilir mi? Biz ise açlık sonunu konuşuyoruz.
*Son 130 ayda yalnızca 12 ay boyunca minimum fiyat, açlık hududunun üzerinde olmuş bu ülkede. Geriye kalan aylarda daima açlık sonunun altında kalmış.”
‘ÇAY-SİMİT HESABI’
Erdoğan’ın 1993’teki ‘çay-simit hesabı’ olarak bilinen tenkitleriyle ilgili Arıkan şunları söyledi:
“*22 yıl önce, dönemin AK Parti Genel Lideri Sayın Erdoğan mitinglerde bir eline simit, bir eline çay alır, “Bir taban fiyat, dört kişilik bir ailenin çay-simit hesabına bile yetmiyor” sıkıntısı.
*Aradan bu kadar yıl geçti. Artık muhalefet partisinin genel başkanı olarak benzer şeyleri ben söylüyorum. O vakit soruyorum: 22 yılda biz ne yaptık?
*Masallarda anlatılır ya: “Az gittik, uz gittik, dere zirve düz gittik. Dönüp baktık ki bir arpa uzunluğu yol alamamışız.” Bugün birebirini yaşıyoruz. 22 yıl geçti, değişen hiçbir şey yok.
*Türkiye’de 25 milyon hane var. Bu 25 milyon hanenin 14 milyon 500 bini, son 20 yılda toplumsal yardım almış. Yarısından fazlası! Bu türlü bir ülkede yaşıyoruz.
*Çok meşhur bir kelam vardır: “Yoksulluk bitirilmiyor, yönetiliyor” Daima toplumsal yardım alan hane sayısını artırıyoruz. Toplumu toplumsal yardımlarla adeta “narkozlama” uğraşı var. Lakin buradan çıkmak gerekiyor.
*90’larda Tansu Çiller’in “Her konuta bir anahtar: bir mesken, bir araba” vaadi vardı. Bugün bu türlü bir şey hayal bile edilemiyor. Artık bunu konuşamıyoruz. Evvelce uygun banka kredileriyle beşerler konut yahut otomobil alabiliyordu. Bugün bu da mümkün değil.
*14 Mayıs 2023’e kadar faiz üzerinden büyük tartışmalar yapıldı. İktidarın yetkilileri, “Nas var, biz faizi artıramayız, faizle uğraş edeceğiz” dediler. Yanlışsız. Ancak 28 Mayıs 2023 seçim zaferinden sonra yapılan balkon konuşmasında, “Bakın, biz faizin belini kırdık, yüzde 8.5’e düşürdük. Sırada enflasyon var. Yakında enflasyonun da belini kıracağız.” dediler.
*Aradan 1,5 yıl geçti. Artık çıkıp, “Türkiye’de TL mevduatı yüzde 60’a ulaştı.” diyorlar. Niçin ulaştı? Siz yüzde 50 faiz verirseniz elbette beşerler parasını TL’de tutmak ister. “Merkez Bankası’nın döviz rezervi arttı.” diyorlar. Lakin neden swaplardan bahsetmiyorsunuz? 155 milyar dolar rezerv var deniliyor, lakin swapları düşerseniz 50 milyar dolara iniyor.
*Peki, 7-8 sene önce Berat Bey (Albayrak) periyodunda 128 milyar doları ne yaptınız sorusuna hala yanıt alamıyoruz.
*Sonuç olarak şunu söylüyorum: Türkiye’de iktisat konuşulmadığı surece, insanlarımızın selamete ermesi mümkün değil. Artık bakıyoruz, Şam üzerinden bir siyaset geliştiriliyor. Abdullah Öcalan üzerinden bir siyaset geliştiriliyor.
*Ama kamuoyu araştırmaları bize şunu gösteriyor: Toplumun yüzde 60’ı, yani üç şahıstan ikisi, “Beni en çok ilgilendiren mevzu ekonomi” diyor.”
