CHP MYK toplantısı, parti genel merkezinde Genel Lider Özgür Özel başkanlığında toplandı. Saat 12.00’de başlayan MYK toplantısı yaklaşık dört buçuk saat sürdü. Parti Sözcüsü Deniz Yücel, toplantının akabinde MYK gündemine ait basın toplantısı düzenledi. Yücel, şu tabirleri kullandı;
*1950’li yılların başında kurulan, Türkiye’deki birçok siyasi partiden daha esaslı bir geçmişe ve geleneğe sahip CHP Gençlik Kolları, dün 17’nci Olağan Kurultayı’nı gerçekleştirdi.
*Kurultayımızda, Gençlik Kolları Genel Başkanı seçilen Cem Aydın’ı ve yeni seçilen üyeleri tebrik ediyorum, yeni vazifelerinde kendilerine üstün muvaffakiyetler diliyoruz.
*Genel Başkanlık vazifesini tamamlayan Gençosman Killik’e ve idare şurasına da emeklerinden ötürü teşekkür ediyoruz.
GENÇLİK KOLLARI AÇIKLAMASI
*Bu ülkede para için, rant için bebekler öldürülüyor. Bu ülkede çocuklar öldürülüyor. Anneleri, konutun geçimini sağlamak için kâğıt toplarken tüyü bitmemiş beş yavru yanarak can veriyor. Genç kızlar sokak ortasında vahşice katlediliyor.
*Kadın cinayetleri günden güne artıyor. Emekçi sıhhatinin ve iş güvenliğinin hiçe sayıldığı bu ülkede, emekçiler tamamı öngörülebilir ve önlenebilir olan iş cinayetlerinde hayatlarını kaybediyor. Emekli olsa bile geçinebilmek için çalışmak zorunda olan emeklilerimiz, üç kuruşluk maaşlarıyla hayata tutunmaya çalışıyor.
*Açlık hududunun altında kalan taban fiyatla çalışan milyonlarca personel, hayatta kalma uğraşı veriyor. Vatandaşımız borçtan başını kaldıramaz hale gelmiş. 22 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP Türkiyesi’nde yaşamak adeta bir zahmet haline gelmiş.
*Gelir dağılımındaki adaletsizliğin süratle derinleştiği, yoksulluğun her geçen gün arttığı, binlerce vatandaşımızın pazarlarda arta kalanları toplayarak tencere kaynatmaya çalıştığı bu ülkede, AKP iktidarının tek kaygısı ve tasası, Tayyip Erdoğan’ı bir kere daha Cumhurbaşkanı seçtirebilmek.
ERDOĞAN’IN TEKRAR ADAYLIĞI
*Memleketin hiçbir sorunu kalmamış üzere; başta ekonomik kriz, hayat pahalılığı, toplumsal şiddet, yenidoğan bebek vefatları, bayan cinayetleri, iş cinayetleri, işsizlik ve sığınmacı sorunu üzere birçok sorun toplumu inim inim inletmiyormuş üzere ya da bu meseleler güya öteki bir ülkede yaşanıyormuş üzere bu sıkıntılara tahlil bulmak yerine tek kaygıları Tayyip Erdoğan’ı bir sefer daha seçtirebilmek.
*Neymiş, ‘Liderlik deneyimine ve yetkinliğine daha fazla gereksinim duyulan vakitlerde istisnai adaylık ismi altında cumhurbaşkanı bir kere daha aday olabilir’miş. Bakın, bunu söyleyen arkadaşa sesleniyorum: Bu milletin Tayyip Erdoğan’ın liderlik deneyimine ve yetkinliğine daha fazla gereksinimi yok.
*2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu milletin yüzde 48’i Tayyip Erdoğan’ı istemediğini ilan etti ve ona sarı kart gösterdi. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde ise AKP’ye ve Sayın Erdoğan’a ikinci kez sarı kart göstererek onları ikinci parti yaptı.
*İkinci sarı kartın sonu aslında kırmızı karttır ve oyun dışı kalmaktır. İşte o süreç başlamıştır. AKP de Erdoğan da birinci seçimde, sandık geldiğinde oyun dışı kalacaktır.
“İŞİ GÜCÜ BIRAKMIŞ CHP’Yİ AMAÇ ALIYOR”
*İşte bu tehlikeyi hisseden AKP iktidarı, işi gücü bırakmış CHP’yi ve CHP’li belediyeleri maksat alıyor. 31 Mart Lokal seçimlerinden çabucak sonra birinci işleri, belediyelerin SGK ve vergi borçlarını Vilayetler Bankası gelirlerinden kaynağında tahsil etmek için bir düzenleme yapmak oldu.
*Yıllarca ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyerek, iktidarın bütün imkanlarını kendi yandaşlarına aktararak lüksten ve şatafattan ödün vermeyen AKP; ikinci adım olarak ‘Tasarruf Tedbirleri’ diye bir saçmalık uydurdu ve tasarrufu emekçinin, işçinin, memurun sırtına yüklemeye çalıştı.
*Ardından seçilmiş belediye liderlerini temelsiz iddalar ve düzmece kanıtlarla misyondan aldılar. Yerine atadıkları kayyumlarla belediyelere çökerek halk iradesini gasp ettiler.
*Başta Esenyurt Belediye Liderimiz Sayın Ahmet Özer, Ovacık Belediye Liderimiz Mustafa Sarıgül olmak üzere; Mardin, Batman, Halfeti, Tunceli ve Van Bahçesaray’da YSK’nin aday olmasına onay verdiği, halkın oylarıyla seçilen, vazifeye gelen belediye liderlerini misyondan alarak yerine kayyum atadılar.
*Ardından, geçtiğimiz hafta yayınlanan bir Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile belediye şirketlerinin tekrar SGK ve vergi borçlarıyla ilgili kaynağında kesinti yapılmasına yönelik bir düzenleme yaptılar. Yetmedi, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bir talimat yazısıyla CHP’li belediyelerin açmış olduğu kreşleri, yalnızca CHP’li belediyeler açtı diye kapatmaya yeltenecek kadar kendilerini kaybettiler.
“BİR DEMOKRASİ AYIBI”
*Belediyelerin SGK ve vergi borçları tahsil edilecekse bu mevzuda düzenleme yapmak mahallî seçimden sonra mı akıllarına geldi? Tasarrufa gereksinim var ise ki var bu mevzuda genelge yayınlamak mahallî seçimden sonra mı akıllarına geldi?
*AKP’ye ve yöneticilerine soruyorum: Bu hayat pahalılığında, çocukların uygun fiyatla bakılmasına, annenin ise aile bütçesine katkı sunabilmesi için çalışmasına imkan sağlayan CHP’li belediyelerin kreş uygulaması nerenize battı? Neden bu kadar rahatsız oldunuz? Bu adımların hepsi AKP’nin 31 Mart mahallî seçimlerinin sonuçlarını hala hazmedemediğini, halkımızın teveccühüyle seçilen CHP’li belediye liderlerinin çalışmalarından, halkın problemlerine tahlil ve deva üretmelerinden korktuklarını ve çekindiklerini açıkça göstermektedir. 21’inci yüzyılda kayyum uygulaması bir demokrasi ayıbıdır.
*Kime yönelirse yönelsin, demokrasiye inanan, hukukun üstünlüğüne inanan, ‘Egemenlik kayıtsız koşulsuz milletindir’ diyen herkesin amasız, fakatsız, lakinsiz kayyuma itiraz etmesi gerekir.
*Geçtiğimiz hafta bugün 81 Vilayet liderimiz, Ege’den de Karadeniz’den de Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan da İç Anadolu’dan da Esenyurt’a sahip çıktılar. Bu sahip çıkış aslında demokrasiye bir sahip çıkıştı.
YILMAZ TUNÇ’A YANIT
*Bugün, hukuku siyasetin aparatı haline getirerek CHP’ye ve onun Genel Başkanı’na ayar vermeye kalkan Adalet Bakanı’na bir çift kelamımız var: Sana diyorum Yılmaz Tunç, ana muhalefet partisinin başkanı, son mahallî seçimde Türkiye’nin birinci partisi olmuş olan CHP Genel Başkanı’na laf söylemek senin uzunluğunu aşar.
*Atanmış bir kişinin seçilmiş bir bireye, hele de Türkiye’nin birinci partisinin Genel Başkanı’na ayar vermeye kalkması en hafif tabiriyle hadsizliktir, bilinçsizliktir, şuursuzluktur. Geçtiğimiz haftalarda evvelki Genel Liderimiz Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim periyodunda, miting meydanlarında yaptığı konuşmalardan ötürü hakkında açılan davanın duruşmasından bir gün evvel daha karar verilmeden, daha yargılama dahi başlamadan Adalet Bakanı’nın kurduğu karar cümleleri kayıtlara geçmiştir.
*Geçtiğimiz hafta ise hem Genel Liderimiz Sayın Özgür Özel hem de Sayın Kılıçdaroğlu hakkında kurduğu cümleler de kayıtlara geçmiştir. Sayın Tunç, sen hem Adalet Bakanısın hem HSK Liderisin. Beşerde biraz tartı olur. Tarafsız ve bağımsız yargıya gölge düşüren bu kelamlarını bir gün gelir, önüne koyarlar.
*Bu ülkede tarafsız ve bağımsız yargı var mı, o da farklı bir tartışma konusu. Lakin Adalet Bakanı’nın bu biçimde kelamlar söylemesi, bir hukuk devletinde asla ve asla kabul edilemez. Sana AK Parti’nin yöneticisi ya da sözcüsü olmadığını, bu ülkenin Adalet Bakanı ve HSK Başkanı olduğunu hatırlatıyorum ve seni bu misyonlarına ve sıfatlarına uygun davranmaya davet ediyorum.
YASAYA AYKIRI
*Geçtiğimiz hafta cuma günü, Genel Liderimiz Sayın Özgür Özel hakkında bir soruşturma başlatıldı. Genel Liderimizin, bu ülkenin Anayasası’nda yazan hukuk devleti unsuruna vurgu yaptığı, bağımsız ve tarafsız yapısı yeniden Anayasa ile teminat altına alınmış yargı sistemini hatırlattığı açıklamalar İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i rahatsız etmiş. Bu Akın Gürlek rastgele bir savcı değil.
*Bu şahıs İstanbul eski Vilayet Liderimiz Sayın Canan Kaftancıoğlu, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Enis Berberoğlu, Sayın Selahattin Demirtaş, Sözcü Gazetesi, Çağdaş Hukukçular Derneği üzere misal siyasi davalarda özel olarak görevlendirilmiş bir kişidir.
*Bu davalardaki performansı nedeniyle ödüllendirilmiş, Adalet Bakan yardımcısı yapılmış, ardından bir müddet sonra yeni bir vazife için misyon buyruğu çıkmış ve Esenyurt Belediye Liderimiz Sayın Ahmet Özer’e karşı yürütülen siyasi soruşturma ve operasyonu yönetmek için Adalet Bakan yardımcılığından hukuka aykırı bir formda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na getirilmiş bir kişidir.
*Oradaki vazifesini tamamladıktan sonra bu kere eşi, SPK üyeliğine getirilerek tekrar ödüllendirilmiştir. Genel Liderimizin işte bu profildeki Akın Gürlek’e karşı, ‘Hukuk ve Anayasa hudutları içerisine dön, verilen talimatlarla cürüm işleme’ diyerek yaptığı ihtarların sonucunda Genel Liderimiz hakkında jet süratiyle soruşturma başlatıldı.
*Bu kişinin bakan yardımcılığı gibi siyasi bir misyondan yargı mensubu olarak atamasının yapılması yasaya karşıttır. Bu bahiste partimizce HSK başvurusu yapılmıştır. HSK müracaatının sonucuna nazaran de yargı yoluna başvurulacaktır.
“BU SORUŞTURMALAR BİR CHP’LİYE TEK BİR GERİ ADIM ATTIRMAZ”
*Bu ülke yakın geçmişte, çok değil 15 sene evvel Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk üzere soruşturmaları ve davaları gördü. O periyotta bu kumpas davalarının sembol ismi Zekeriye Öz şu anda kaçak. FETÖ PDY terör örgütü üyesi olmaktan aranıyor. Benzerleri en azı 10-15 sene ortasında mahpus cezaları aldılar.
*Neden? Zira yargı misyonunu yaparken hukuka, kanunlara ve Anayasa’ya nazaran değil, birilerinin verdikleri talimatlara nazaran bu vazifesi yaptıkları için. Son olarak bu stil soruşturmalar ve davalar, ne Genel Liderimiz Sayın Özgür Özel’i ne evvelki Genel Liderimiz Sayın Kılıçdaroğlu’nu ne de tek bir CHP’liye tek bir geri adım attırmaz. Nokta.
MEHMET ŞİMŞEK’E TEPKİ
*AKP, kendisinin bile inanmadığı ‘Ekonomide işler güzel gidiyor’ açıklamalarına halkın inanmasını bekliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘En güç günler geride kaldı’ demiş. Sarayda şatafat içinde yaşayan Cumhurbaşkanı’nın halk için neyin sıkıntı olduğunu anlaması elbette mümkün değil.
*Halktan günden güne daha da kopan AKP’nin hayat pahalılığı, milyonlarca insanımızın yaşadığı geçim tasası ve gelir dağılımındaki adaletsizlik umurunda değil. Mehmet Şimşek de bir açıklama yapmış, demiş ki ‘Kötümser olmak için hiçbir sebep yok.’ Siz vatandaşın aklıyla dalga mı geçiyorsunuz?
*Açlık hududu 20 bin 562 lira olmuş. Pazarda, çarşıda, markette fiyatlar el yakıyor. Marul 40 lira, domates 70 lira, biber 90 lira, karnabahar 75 lira olmuş. Patates 18 lira, soğan 20 lira olmuş. Geçen yılın kasım ayına nazaran ekmek, un, bulgur, makarna fiyatları yüzde 45, et-balık fiyatları yüzde 41, süt ve süt eserleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 29 oranında artış yaşanmış. Bir yıl öncesine nazaran yağ fiyatları yüze 62, meyve fiyatları yüzde 142, zerzevat fiyatları ise yüzde 253 oranında artmış.
*Vatandaş temel besin gereçlerini bile alamaz hale gelmiş ve siz diyorsunuz ki ‘Kötümser olmak için hiçbir sebep yok.’ O denli mi Sayın Mehmet Şimşek? Gözümüzün içine baka baka palavra söylüyorsunuz. Vatandaşın aklıyla alay ediyorsunuz.
*Ama emin olun, herkes her şeyin farkında. Siz yandaş kanallarınızdan yapay gündemleri halka dayatmaya çalışıyorsunuz, CHP’li belediyelere olmadık iftiralar atıp olmadık soruşturma tehditleriyle aklınızca algı operasyonu yapıyorsunuz. Hepsi boş, hepsi gitmekte olan bir iktidarınızın beyhude çırpınışları.
CHP’NİN GAYESİNİ AÇIKLADI
*Bugünkü MYK toplantımızda iktisat kurmaylarımız, Gölge Hazine ve Maliye Bakanı Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Yalçın Karatepe ve Gölge Ticaret Bakanı Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Volkan Demir tarafından birer iktisat sunumu yapıldı. Her iki genel lider yardımcımızın başkanlığında milletvekillerimiz ve PM üyelerimizden oluşan iktisat kadromuzun Türkiye’nin gerçek iktisat tablosunu ortaya koymak ve partimizin iktisat programını halkımızla paylaşmak üzere başlattığı ziyaretleri konuştuk.
*CHP olarak meseleleri birinci ağızdan dinlemeyi önemsiyoruz. Maksadımız, CHP iktisat grubu olarak 2025 mart ayına kadar 81 vilayetimize de gitmek. Sayın Yalçın Karatepe ve Sayın Volkan Demir’in başkanlığındaki CHP iktisat grubu, 20 Kasım’da Gaziantep, Kahramanmaraş ve Malatya’da; geçtiğimiz hafta ise Samsun, Kırklareli, Edirne’deydi. Her hafta en az iki-üç ile giderek orada yapılan ziyaretlerle hem kentlerin hem de bölgelerin ekonomik tablosunu tüm taraflarıyla birlikte konuşacakları bölgesel toplantılar yapıyoruz.
*Meslek odalarından esnafa, sivil toplum kuruluşlarından çiftçimize kadar kimseyi es geçmeden yapılan ziyaretlerde problemleri şahsen yaşayanlardan dinliyorlar. Gün sonunda CHP’nin iktisat programını anlattıkları, halka açık, geniş iştirakli toplantılar yapıyorlar. Bugünkü MYK toplantımızda şimdiye kadar ziyaret edilen vilayetlere ait sunumlar yapıldı. İktisat kadromuz çalışmalara orta vermeden devam edecek.
*Önümüzdeki hafta Denizli, Isparta ve Burdur’da toplumun tüm bölümüyle buluşarak yaşadıkları problemleri dinleyecek. İnanıyoruz ki mahallî ve geneldeki ekonomik problemleri geniş bir perspektiften gören bir anlayışla yapılan bu çalışma, bize Türkiye’nin içinde bulunduğu gerçek ekonomik tabloyu net bir formda verecektir.
“HESAP VERMEKTEN KAÇIYORLAR”
*İktidar istediği kadar gündemi değiştirmek için yapay tartışmalar yaratmaya çalışsın, biz halkın en değerli gündemi olan iktisat, hayat pahalılığı ve geçim düşüncesini konuşmaya devam edeceğiz.
*Halk iradesine hürmet duymayan bu iktidar, TBMM’de de halkın bütçesini değil, sarayın bütçesini yapmakla meşgul. Meclis’te Plan Bütçe Komisyonu’nda tamamlanan bütçe görüşmelerinde, bakanların halktan ne kadar kopuk olduğunu, en ufak bir tenkide dahi tahammülleri olmadığını gördük. Bakanlar, parlamenter sistem sona erdiğinden millet iradesinin tecelli ettiği Meclis’e hesap vermekten kaçıyorlar.
*Önceden Sayıştay sayfalarca kontrol raporları hazırlardı. Artık koca koca bakanlıkların kontrol raporları 40-50 sayfa. Hasebiyle bakanların Plan Bütçe Komisyonu’nda yaptıkları, evvelden hazırlanan konuşmalarını okumaktan ileri gidemedi. Yapılan görüşmelerde, misyon ve sorumluluklarının şuurunda olmayan bir Etraf ve Şehircilik Bakanı’nın İzmir’e düşmanca tutumunu gördük.
*Sanayi üretiminin daralmasından, üçer-beşer kapanan işletmelerden, kapanan fabrikalardaki işsizlerden, istikrarsız sektörel teşviklerden, artan hammadde maliyetlerinden hiç kelam etmeyen Sanayii ve Ticaret Bakanı’nı gördük.
*Tarımsal üretimin bitirildiği, çiftçinin tarlasını, hayvanını satmak zorunda kaldığı, üreticinin ekonomik açıdan kuşatıldığı, besin güvenliğinde alarm veren bir ülkede, kanunen ulusal gelirden tarıma dayanak vermek zorunda olan ancak bu dayanağın neden verilmediğini açıklayamayan Tarım ve Hayvancılık Bakanı’nı gördük.
*Beş yavrumuzun yanarak can verdiği olayda sorumluluktan kaçmak için kırk takla atan, bayan cinayetleri karşısında önemli tek bir reaksiyon göstermeyen, Diyarbakır’da günlerce aranan Narin evladımız hakkında günlerce susan Aile Bakanı’nı gördük. SGK fazla para almak için yenidoğan bebeklere kıyan bir çete karşısında, sorumluluğunu yerine getirmemiş olmasına karşın yüzsüzce ‘Neden istifa edeyim’ diyebilen Sıhhat Bakanı’nın pişkinliğini gördük.
*Emeklilerin geçinemediği için çalışmaya devam etmek zorunda kaldığı, açlık hududunun altında kalan minimum fiyatın ülkemizde ortalama fiyat haline geldiği, çalışanın, işçinin, emeklinin insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesinin hayal olduğu bir ülkede, istihdam masalları anlatan bir Çalışma Bakanı’nı; tarikat, cemaat sevdalısı, çağdışı zihniyetiyle çocuklarımızı çağdaş, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaştırmak için adeta kendini paralayan, eğitimden öteki her şeyle ilgilenen Ulusal Eğitim Bakanı’nı gördük ve dinledik.
*Elbette ki halka hesap vermeyen, yalnızca tek bir şahsa karşı sorumluluk duyan bakanlara, halkımızın bize verdiği sorumluluğun ve vazifenin bir gereği olarak Plan Bütçe Komisyonu’nda gerçekleri anlattık.
*Her bakanlıkta, mağdur olan kesitlerin sesi olduk. CHP olarak her yerde olduğu üzere Meclis’te de başta Plan Bütçe Kurulu üyelerimiz olmak üzere tüm milletvekillerimiz, komitelerde olduğu üzere halkın meselelerine deva olmayan bu bütçenin Genel Şura safhasında da halkın değil, sarayın bütçesini yapma anlayışına karşı etkin formda muhalefet etmekten asla geri durmayacaktır.
