MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘Öcalan’ davetinin akabinde ‘çözüm süreci’ tartışmaları alevlenirken Ankara TUSAŞ’a düzenlenen terör hücumunda 5 kişi şehit oldu. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, “Terörü yönetenler ve kullananların Sayın Bahçeli’nin açıklamasından ve Cumhurbaşkanımızın bunu tarihi fırsat olarak nitelemesinden nasıl paniğe kapıldıkları TUSAŞ’a hücumdan anlaşılıyor. Terör saldırısı ‘tarihi fırsat penceresi’ni kapattıramaz” fikrini lisana getirdi.
“TERÖRÜ BİTİRME KARARLILIĞINA YÖNELİK KALLEŞ BİR SALDIRI”
Uçum toplumsal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Türkiye’nin atılım yaptığı vakitte gerçekleşen terör hareketi Devletin terörü bitirme kararlılığına yönelik kalleş bir hücumdur. Bu alçaklık Devlet kararlılığını zaafa uğratmak bir yana güçlendirip, perçinler. Toplum ise Terörü Bitirme ve Kardeşliği Güçlendirme teşebbüsünün ardında durur ve ulusal birlik ruhuyla ileri taşır. Nitekim Ankara’daki terör hareketine karşı Devlet güçlerinin verdiği sert ve kararlı yanıt, halkın ağır reaksiyonu, siyasi çevrelerin yüklü kısmının süratli ve net kınama tavırları, Devletin ‘Cumhur İttifakı eliyle açtığı tarihî fırsat penceresinin’ heba edilmeyeceğini ortaya çıkardı. Bu mevzunun terörle çabayı etkileyecek bir istikametinin olmadığı nettir esasen pratik böyle işliyor. Ayrıyeten bu tarihi fırsat penceresinin eski biçimde veyahut yeni üslupla bir tahlil süreci olmadığı da görülüyor.” sözünü kullandı.
Uçum şunları kaydetti:
-Terörle uğraşta Devletin; Irak ve Suriye’deki terör ögelerini farklı görmesi de kelam konusu değil. Terörle uğraşta “organik bütünlük” yaklaşımı zaafa uğratılamaz. Bu türlü bir zaafı bekleyenler ve bunun üzerine hesap kuranlar hüsrana uğrar. İçeride ve dışarıda tüm terör ögelerinin gaye alınması da devletin bu bahisteki ilkesel yaklaşımdan asla vazgeçmeyeceğini gösteriyor.
“KÜRTLERİN KİMLİĞİNİ İSTİSMAR EDEN BAŞTA ABD’DİR”
-İşin aslı Türkiye’ye karşı kullanılan terör ögeleri, eskisi kadar yapamasalar da, Kürtleri insan kaynağı olarak kullanmaya çalışan ve Kürtlerin kimliğini istismar eden başta ABD, emperyalist güçlerin aylık ücretli-paralı çeteleridir. Öbür deyişle, paramiliter güçleridir. Bunlar bir Kürt hareketi olarak tanımlanamazlar, Türkiye’nin demokratik siyasetinde ve demokratik gelişiminde asla bir yerleri ve rolleri olamaz. Bu terör ögelerinin Kürtler nezdinde gerçek bir meşruiyeti yoktur. Görünürdeki kısmi meşruiyetin ise dağılması kaçınılmazdır.
-Bilinmelidir ki; Orta-Doğu coğrafyasının geleceği Türkiye’nin ulusal güvenliği ve toprak bütünlüğünü tehdit edecek hiçbir sürece, seçeneğe ve yapıya açık olamaz. Türkiye buna müsaade vermez. Türkiye’nin bu bahisteki devlet kararlılığı, rastgele bir hudut kabul etmeyen caydırıcı askeri gücü ve sürdürdüğü gayret Türk Milletinin teminatıdır.
BAHÇELİ’NİN ÖCALAN ÇAĞRISI
-Sayın Bahçeli’nin, Öcalan’ın Meclis’te Dem Kümesinde konuşması önerisi bir uç nokta benzetmesidir. Esasen Sayın Bahçeli bunu ve “umut hakkını” terörün bitmesi, terör örgütünün lağvedilmesi, teröristlerin devlete teslim olması kaidesine bağladı. Bu kaidelerin gerçekleşmesi yahut geri dönülmeyecek bir formda gerçekleşme yoluna girmesi sürecinde bir uç örnek olarak söz edilen konunun ne manaya geldiği lakin o koşullarda anlaşılabilir. Ayrıyeten bu kısım işin aslı değildir, talidir. Temel olan; terörün bitmesi, terör örgütünün lağvedilmesi, teröristlerin Devlete teslim olması, bunların sağlanmasıdır. İşte bu bağlam üzerinden geliştirilen terörün tasfiyesi stratejisinde; tahlil süreci, müzakere, mütareke kelam konusu olmaz.
“İŞİN ÖZÜ TERÖRSÜZ VE ŞİDDETSİZ BİR TÜRKİYE’YE ULAŞMAKTIR”
Önemli olan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın dediği üzere “Cumhur İttifakı tarafından açılan tarihî fırsat penceresinin, şahsî hesaplara kurban edilmemesi”dir.
İşin özü terörsüz ve şiddetsiz bir Türkiye’ye ulaşmaktır. Bunun da imkân dâhilinde olduğu görülüyor. Bu imkân; Devletin terörü tasfiyeye ait sürecine katkı yapması gereken ve bunun için terör vesayetinden kurtulmak zorunda olan siyasi sorumlular tarafından yanlışsız kullanılırsa, infaz hukukuna ait hususlar elbette konuşulabilir.
Herkesin kabul edebileceği fikri gerçek ise şudur: Terörsüz ve şiddetsiz Türkiye gayesine yürünen bir ortamda TBMM’nin Cumhuriyetin ikinci yüzyılına, Türkiye yüzyılına yakışan, kapsayıcı, Türkün, Kürdün ve herkesin kendine ilişkin hissettiği, çok ileri hakları içeren, halkın onayına sunulacak yeni bir anayasayı birinci dört hususun temellerinin ve demokratik kazanımlarının üzerine bina ederek hayata geçirme imkanı daha güçlü olur.
